Müstehcen İçerik Satın Almak Suç Mu? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Değerlendirme
Toplumlar, zaman içinde değişen ahlaki normlara ve hukuki düzenlemelere göre şekillenir. Ancak, müstehcen içerik satın almak ve bu içeriklerin toplumsal anlamı, günümüz dünyasında hala tartışılmaya devam eden önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yazıda, müstehcen içerik satın almanın suç olup olmadığına dair toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bir değerlendirme yapacağız. Sokakta, toplu taşımada, iş yerlerinde ve günlük yaşamda gözlemlediğimiz örneklerle bu meseleye dair daha geniş bir bakış açısı sunmak istiyorum.
Müstehcen İçerik ve Toplumun Algısı
Müstehcen içerik, genellikle cinselliği veya cinsel davranışları sergileyen, ahlaki veya toplumsal normlara aykırı kabul edilen materyalleri ifade eder. Ancak, bu tür içeriklerin suç olup olmadığı, sadece hukuki bir mesele olmanın ötesine geçer ve toplumun genel ahlaki yargılarına, toplumsal cinsiyet normlarına ve çeşitlilik anlayışına da dayanır.
Benim gibi İstanbul’da yaşayan biri için sokakta yürürken veya toplu taşımada karşılaşılan küçük konuşmalar, sosyal medyada paylaşılan videolar, bu tür içeriklerin sosyal anlamda nasıl algılandığını gözler önüne seriyor. Örneğin, işyerimde ya da arkadaş çevremde, kadınlar ve erkekler arasında müstehcen içeriklere dair farklı bakış açıları olduğunu fark ediyorum. Erkeklerin çoğu bu tür içerikleri gizlice tüketmeye eğilimliyken, kadınlar bazen bunu açıkça dile getirememekte ve toplumsal baskılara maruz kalmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Değerlendirme
Toplumsal cinsiyet normları, insanların cinsiyetlerine göre belirli davranışlar ve düşünce biçimleri geliştirmelerine yol açar. Müstehcen içerik konusu da bu bağlamda şekillenir. Cinsiyet rollerinin geleneksel kalıpları, erkeklerin cinsel içerikli materyalleri satın almasını daha kabul edilebilir bir davranış olarak görürken, kadınların bu tür içerikleri tüketmeleri çoğu zaman sosyal normlarla çelişir. Toplumda kadına dair beklenen “namus” algısı, kadınların cinsel içeriklere olan ilgisini ya da bu içerikleri satın almasını adeta “suç” olarak etiketler.
Geçtiğimiz hafta, toplu taşımada bir kadının arkadaşına müstehcen içeriklere dair şikayetini dinlerken, sosyal baskının etkisini bir kez daha gözlemledim. Kadın, bu tür içeriklerin “erkekler için normal” olduğunu ancak kendi cinsiyeti açısından “tabu” olduğunu belirtiyordu. Bu, cinsiyetin toplumsal normlarla nasıl şekillendiğinin, müstehcen içerik meselesinde nasıl bir etkiye yol açtığının açık bir örneğiydi.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Sosyal adalet, her bireyin eşit haklara ve fırsatlara sahip olmasını savunur. Ancak, müstehcen içerik konusu, toplumsal çeşitliliği ve adaleti nasıl etkiler? Her bireyin farklı bir kültürel ve toplumsal geçmişi olduğu için, bu tür içeriklerin algılanışı da son derece farklıdır. Türkiye gibi kültürel çeşitliliği yüksek bir ülkede, müstehcen içeriklere yönelik tutumlar büyük ölçüde toplumsal sınıf, eğitim seviyesi ve coğrafi farklarla şekillenir.
Bir yandan, cinsel özgürlüğünü savunanlar müstehcen içeriği özgürlük ve bireysel haklar çerçevesinde değerlendirirken, diğer yandan muhafazakâr görüşteki insanlar bu tür içerikleri “toplumu bozan” unsurlar olarak görmektedirler. Sokakta, farklı yaş ve toplumsal sınıflardan gelen insanlarla yapılan sohbetlerde bu çelişkiyi gözlemlemek mümkündür. Örneğin, genç bir grup üniversite öğrencisi, müstehcen içeriklerin internet üzerinden kolayca ulaşılabilir olmasını normal kabul ederken, aynı çevrede daha yaşlı bireyler bu durumu ahlaki bir çöküş olarak değerlendiriyor.
Sosyal Medya ve Dijital Dünyada Müstehcen İçerik
İstanbul’daki günlük yaşamda, sosyal medya platformlarında müstehcen içeriklerin nasıl yayıldığını görmek de ilginç bir dinamiği ortaya çıkarıyor. Birçok insan, dijital dünyada bu tür içeriklere daha kolay erişebiliyor ve bunları gizli bir şekilde alıp tüketebiliyor. Ancak, sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar genellikle geniş bir kitleye ulaşmakta ve bu, içeriklerin “normal” ya da “gizli” olma durumunu değiştirmektedir.
Özellikle dijitalleşmeyle birlikte, toplumsal normlar daha da esnemeye başlamıştır. Örneğin, bir arkadaşım Instagram üzerinden bir influencer’ın paylaştığı içerikleri eleştiriyordu. İçerik, cinselliği doğrudan ima eden, ancak açıkça müstehcen olmayan bir görseldi. Arkadaşım, “Bu tür şeyler toplumsal normlara aykırı” diyerek tepki gösterdi. Fakat aynı zamanda kendisinin de aynı platformda benzer içerikler paylaştığını fark etti. Bu çelişki, dijital dünyada müstehcen içeriklerin nasıl normalleşmeye başladığının bir göstergesiydi.
Sonuç ve Değerlendirme
Müstehcen içeriklerin satın alınması, yalnızca hukuki bir mesele olmanın ötesine geçer; toplumsal cinsiyet normları, çeşitlilik ve sosyal adalet anlayışlarıyla derinden bağlantılıdır. Hem bireysel özgürlükler hem de toplumsal normlar arasında bir denge kurmak gereklidir. Sokakta, toplu taşımada ve işyerlerinde karşılaşılan örnekler, bu içeriklerin toplumsal algısının nasıl değiştiğini ve ne şekilde tartışıldığını gösteriyor.
Sonuç olarak, müstehcen içeriklerin suç olup olmadığına dair net bir yanıt yoktur. Ancak, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından bakıldığında, bu içeriklerin nasıl tüketildiği ve bu tüketimin hangi toplumsal grupları etkilediği önemlidir. Bu tür içerikler, bir yandan bireysel hak ve özgürlükler açısından savunulabilirken, diğer yandan toplumsal değerler, adalet ve eşitlik anlayışlarıyla da çatışabilir.